75 YILIN ARDINDAN BM VE AFRİKA Mustafa EFE Hiçbir Afrika ülkesi BMGK’ye üye değilBM’de temsil edilen her dört ülkeden birinin bulunduğu Afrika kıtası ülkeleri BM’ye ilişkin ciddi sorgulamalar içerisinde. BM’nin kurulduğu 25 Nisan 1945'te 50 ülkeden 850 temsilci San Francisco Konferansı’nda bir araya gelerek 111 maddeden oluşan antlaşmaya son şeklini vermiş, antlaşma 26 Haziran 1945 tarihinde oy birliğiyle kabul edilmişti. Ancak bu toplantılarda sadece 4 Afrika ülkesi bulunuyordu: Etiyopya, Liberya, Mısır ve Güney Afrika Cumhuriyeti. Bu ülkelerden Etiyopya ve Mısır biraz söz söyleyebilecek durumdaydı. Güney Afrika Cumhuriyeti ise Güney Afrika Birliği olarak İngiliz Valisi yönetiminde bir ülkeydi. Liberya da sanayileşmeyle birlikte köle ihtiyacı kalmadığı için ABD’den Afrika’ya geri gönderilen, adı üstünde "özgürleştirilmiş kölelerle" kurulan ABD kopyası bir ülkeydi ve o da söz söyleyecek durumda değildi. Afrika ülkeleri zaman içinde bağımsızlıklarını kazandıkça BM’ye üye oldular ve bu organizasyonun platformunu ekonomik kalkınma ve sömürgecilik gibi konuları ön plana çıkarmak için bir imkan olarak görmeye başladılar. Halihazırda da BM'deki en büyük bölgesel gruplaşmayı oluşturan Afrika kıtasından 54 devletin hiçbiri BM Güvenlik Konseyinde (BMGK) daimi üye değil. BM’nin bu yapısı devam ettiği müddetçe de olamayacakları aşikar. BM'deki en büyük bölgesel gruplaşmayı oluşturan Afrika kıtasından 54 devletin hiçbiri BMGK'ye daimi üye değil. Afrika ülkelerinin bağımsızlığı ve BMBM’nin kurulması ve 1945'te BM Şartı'nın kabul edilmesinin ardından, Afrika'daki çeşitli halklar temel hakları konusunda farkındalık kazanmış ve kendi kaderini tayin mücadelelerinde güçlenmiş hissetmişlerdir. Kurulduğu ilk dönemde BM çatısı altında sömürgeci devletlerin Afrika kıtasındaki sömürgecilik faaliyetlerini meşrulaştıran Vesayet Konseyi ile uluslararası vesayet sistemi getirilerek himaye altına alınan ülkelerin idareleri için manda yönetimleri tesis edilmiştir. 1960 yılı hem Afrika hem de BM için önemli bir yıldır. 1960 yılı eylül ayında, 16'sı Afrika'dan olmak üzere BM’ye 17 yeni devlet kabul edildi. Yine 1960 yılında Genel Kurul, tüm insanların kendi kaderini tayin hakkına sahip olduklarını belirten ve sömürgeciliğin hızlı ve koşulsuz sona erdirilmesi gerektiğini ilan eden önemli bir belge olan "Sömürge Ülkelerine ve Halklara Bağımsızlık Verilmesi Bildirgesi"ni[1] kabul etti. Aslında bu bildirgenin çıkmasını, sömürge yönetimlerinden dolayı Afrika pazarına giremeyince sömürgeciliğin kaldırılmasını isteyen ABD istemişti. BM'de Afrika ile ilgili çok sayıda karar alınsa da Afrika ülkelerinin bu kararların alınmasında dahli oldukça az. Afrika, Afrikalılarla konuşulmuyorBM Genel Kurulu Afrika ülkelerinin taleplerine ses ve destek bulabileceği bir forum imkânı verdi. Bu süreçte elbette ki Afrika ülkelerinin BMGK üyeliği gibi bir konuyu seslendirebilecek durumda değillerdi. Ancak sömürge sonrası dönem zor bir zaman oldu. Yeni bağımsız devletler, güçlü demokratik kurumlardan yoksundu ve rakip etnik, dini veya diğer grupların iktidar ve kaynaklara erişim için savaştığı sivil çatışmaların merkezi haline geldi. Öte yandan, BM'de ortak bir sesle konuşmak her zaman bir problemdir. Afrika’nın haklarının savunulması konusunda, kendi halklarının haklarını bile savunmayan Afrikalı liderlerin yaptığı konuşmalar da renkli bir görüntüden öteye geçemedi. Tüm bunlara rağmen Afrikalı liderler, BM platformunu iyi kullanmışlar ve BM Genel Kurulu toplantılarında destansı konuşmalar yapmışlardır. Zimbabve Devlet Başkanı Robert Gabriel Mugabe, Güney Afrika Devlet Başkanı Nelson Rolihlahla Mandela, Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi gibi. BM’nin Somali ve Ruanda gibi ülkelerde yaşanan iç savaş ve soykırımları önlemedeki başarısızlığı ABD ve Fransa gibi sicili kabarık ülkelerin müdahaleciliğinin önünü açtı Günümüzde de BM’de Afrika hakkında çok fazla konuşulmasına rağmen Afrika ile konuşulmadığı göze çarpıyor. Afrika ile ilgili çok sayıda karar alınsa da Afrika ülkelerinin bu kararların alınmasında dahli oldukça az. Afrika’da BM faaliyetleriAfrika kıtasında onlarca BM kuruluşunun bulunduğu bir gerçek. BM’nin bölge, ülke ofisleri ve ortak çalıştığı kurum ve kuruluşlar dikkate alındığında inanılmaz bir liste ve bütçe ortaya çıkıyor. Uluslararası birçok resmi kuruluşun Afrika’da ülke veya bölge ofisleri vardır. BM’nin sosyo-ekonomik ve insani çalışmalar faaliyetlerinin çoğu Afrika’dadır. Afrika ile uzun yıllardır iş birliği çalışmaları sürdüren UNESCO, söz konusu iş birliği çalışmalarını her zaman temel önceliği olarak tanımlamıştır. Bu kapsamda 2014-2021 orta vadeli dönemi için üye devletler tarafından kabul edilen iki küresel öncelikten biri “Afrika Önceliği” olmuştur. Afrika ülkeleri ve Afrikalılar BM’nin ilk kurulduğu yıllarda çok fazla görevler alamadılar. Soğuk Savaş'ın bitişinden ve güç mücadelesinin Afrika’ya doğru kaymasından sonra Afrika ülkeleri ve Afrikalılar dikkate alınmaya başlandı denebilir. Afrika’dan şimdiye kadar iki genel sekreter çıktı. Bunlar, Mısırlı Butros Butros-Gali ve Ganalı Kofi Annan’dır. Her ikisi de Soğuk Savaş sonrasında kritik dönemlerde (1992-2006) görev almışlardır. BM Misyon GüçleriBunların yanı sıra BM, Afrika’daki birçok faaliyetini muhtelif misyon güçleri ile gerçekleştiriyor. Kıtadaki ilk barışı koruma operasyonu BMGK’nin 143 sayılı kararıyla BM Operasyonu'nun (ONUC) 14 Temmuz 1960'da Kongo'da kurulmuştur.[2] Ayrıca 1948-2019 arasında BM’nin Barış Gücü misyonlarının yüzde 40’ı (63 misyondan 26’sı) Afrika’da idi. Ancak BM Barış Gücü misyonlarının görev yaptığı birçok ülkede Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki BM Barış Gücü Misyonuna (MINUSCA) karşı gösteriler gibi BM görevlilerinin karıştıkları yolsuzluk, tecavüz ve kirli ilişkiler yüzünden Afrikalıların BM misyonlarına olumlu yaklaşmadıkları biliniyor. Afrika’ya "ölü yardımlar"Afrika ile ilgili öne çıkan bir diğer husus da BM bünyesinde kıtaya yapılan yardım faaliyetleridir. BM Afrika’da yardım çalışması gerçekleştirecekse yapılacak olan yardım malzemeleri Batılı ülkelerin firmalarından alınmaktadır. Bundan dolayı bu kalkınma yardımı altında yapılanlar “Ölü Yardım” (Dead Aid) olarak adlandırılmaktadır. BM’nin yürüttüğü kimi faaliyetler "sürdürülebilir kalkınma" adı altında ifade edilse de maalesef gerçekte "sürdürülebilir geri bırakma ve bağımlı kılma" olarak anılabilir. Afrika ülkelerine Batı ülkelerinden giden yardım kuruluşlarının yüzde 95'i Afrika’yı kendilerine muhtaç hale getirmek, fitne tohumları ekmek, istikrarsızlık ortaya çıkarmak ve kimi zaman da Hristiyanlaştırmak için gitmektedirler. BM soykırımları önleyemediAfrika yakın tarihte acılı soykırım vakalarına şahit olmuş bir kıta. BM’nin buradaki rolü de her zaman sorgulanmıştır. Zira BM Afrika’daki soykırımları önlemede başarısız olmuştur. Örneğin, Ruanda Tutsi Soykırımı devam ederken uluslararası toplumun BM’ye çeşitli eleştirileri öne çıktı. Kigali’de BM’nin Belçika askerlerinin yerleştiği Ecole Technique Officielle okulunda, askerler çıkarıldıktan sonra sığınan binlerce kişi gözler önünde öldürüldü. BM burada tamamen başarısız oldu. Dahası BM altında görev yapan başta Fransa ve Hollanda olmak üzere kimi Batılı ülkelerin askerlerinin soykırıma çanak tuttuğu birçok uluslararası rapora yansıdı. Tabiri caizse BM’nin Afrika’da “barış diye dua edip savaş diye vaaz verdiği” görüldü. BM’nin Somali ve Ruanda gibi ülkelerde yaşanan iç savaş ve soykırımları önlemedeki başarısızlığı ABD ve Fransa gibi sicili kabarık ülkelerin müdahaleciliğinin önünü açtı. Ayrıca uluslararası ilişkiler teorilerinde "uluslararası örgütlerin rolünün giderek arttığı" yaklaşımı üzerine kuramsal çerçevesini kuran paradigmaların ve ekollerin de iflasını getirdi. [Mustafa Efe Afrika Stratejik Araştırmalar Merkezi (AFSAM) başkanıdır] https://www.aa.com.tr/tr/analiz/75-yilin-ardindan-bm-ve-afrika/2449904 |
518 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |